YILMAZ ERDOĞAN







BU BAHAR AŞKA HAZIR
Her yağıs bir başka kalkışmaya gönüllü 
Ve kim neye erse bu geçiste
Bir tomurcuk bir gözyaşı mutluluk işte
Her bahar arefesinde korkulu bir kimsesiz gecenin
Aklım elim yüreğim kirişte hep biraz korku biraz yalan telefon
seslerinde…..
Ya yine boş koridor ıslaklığıysa ve beton efesi
Bütün fakir çocukluklarda….
Ama herşey sırasını beklerken
Mukaddes bir kuytuda
Senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
Herhangi bir anne kadar kanguru
İşte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
Ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
Rüyayla gerçeğin arasında
Hep iyinin aşkın tarafında
ve
Değmediğim yerin kalmayıncaya
Bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
Ben sana sen çatlak bir anadoluyu kucaklamaya
Bu bahar aşk için hazır
Hazır vazgeçmeye
adının bile baş harflerinden
Kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan
Her şeyi biraz şakalastıran bakışından
Şakadan başka izahı olmayan bu kalp agrısından
ve
bahanesi bir yürek bir et
bir bedenin içine girmek!
Hazır bu bahar
Akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına
Hazır Nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya….
Unutma baharda çiçek olan
Meyvedir yaza….
Bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği
Her dem taze kalsa… 







BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI
Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul’muydu yüzün,
yoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe da çay tadında….
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi…
hani akrep’i seven ama yüreği takvim yokuşlarında…

Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının…
sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime…
Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde..
ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum…

Kadın Beyoğlu’nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan muzdarip yürüyordu…
Adam da…
Yürümek hiçbir şeyi çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında…
Parmağında yaralı bir öyküyü taşıyordu adam…
Kadının yüzünde bir hüzün…
Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük…
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti…
… Soğuğun ve karanlığın vehameti!

Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş, daraltılmış…
İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler,
yani pantalonu pantalon yapan anılar,
bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar,
ter tüketen yazlar… Hepsi daraltılmış…
Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!

Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken…
Beni sevda yerimden vurdu yine zaman…

Şimdi sana söylenecek tek cümle:
Bende sana yetecek kadar ben kalmadı…






Beyoğlu'ndan Dolmabahçe'ye Taşınan Bir Aralık Akşamı
beyoğlu'ndan  dolmabahçe'ye taşınan bir aralık akşamı
Sus pus olmuş puslu bir İstanbul muydu yüzün
yoksa çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne.
Dolmabahçe’de, çay tadında…
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi…
Hani akrep’i seven ama yüreği takvim yokuşlarında…
Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının…
Sanki perdedekine üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün içime…
Yalan!
Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim seyir defterimde…
Ve ben amerikanca bir filmi kürtçe seyrediyorum.
Kadın, Beyoğlu’nda bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan muzdarip yürüyordu…
Adam da…
Yürümek hiçbir şeyi çözmüyordu, bazı aralık akşamlarında…
Parmağında yaralı bir öyküyü taşıyordu adam…
Kadının yüzünde bir hüzün…
Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük…
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti…
Soğuğun ve karanlığın vehameti!
Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi küçültülmüş, daraltılmış..
İlk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler, yani pantolonu pantolon yapan anılar,
bazı ilkbahar bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen yazlar…
Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık olmak içinse erken…
Beni sevda yerimden vurdu yine zaman…
Şimdi sana söylenecek tek cümle:
Bende Sana Yetecek Kadar Ben Kalmadı…












 
YENİ BİR SAYFADA SANA BAKMAK
Herşey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin, uçurtma mesela.
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın.
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine..

Bir beyaz kağıda
Herşey yazılabilir,
Senin dışında..
Güzelliğine benzetme bulmak zor,
Sen iyisimi sana benzemeye çalışan
Herşeyden:
Bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor.
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin..
Ve benim
Bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim..
Anlarım bitkiden filan
Ama anlatamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok..
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden, açan soran, bere budak yok
Bir şiir istersin
"içinde benzetmeler" olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel birşey yok

Uzun bir yoldan gelen
Tedariksiz, katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Herşeyi anlattım..
Olan olmayan, acıtan sancıtan..
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Severadım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine..

Sana bakmak
Suya bakmaktır..
Sana bakmak
Bir mucizeyi anlamaktır..

Sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar..

Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvan değil tüccarlardır
Sen öyle göz,
Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken,
Sana şiir yazmak ahmaklıktır..

Bir tek söz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim
Gülün ömrü uzamaya başlar

Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz..
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz

Sana bakmak
Bir beyaz kağıda bakmaktır.
Her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır..
gördüğün suretten utanmak..
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır..
sana bakmak
Allah’a inanmaktır.















Hiç yorum yok: