İBRAHİM SADRİ




HÜSRAN
Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslâmı uyandırmak için haykıracaktım.
Gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak,
Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım?
Haykır! Kime, lâkin? Hani sâhipleri yurdun?
Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;
Feryâdımı artık boğarak, na´şını, tuttum,
Bin parça edip şi´rime gömdüm de bıraktım.
Seller gibi vâdîyi enînim saracakken,
Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.
Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;
İnler "Safahât"ımdaki husran bile sessiz!







O GECE SENDİN GELEN
Arşın kubbelerine adı nurla yazılan,
İsmi semada Ahmet, yerde Muhammed olan,
Yedi katlı göklerde Hak cemalini bulan,
Evvel ahir yolcusu, ya Hz. Muhammed!

Sağanak nur yağmurları inerken yedi kattan,
O gece Sendin gelen ezel kadar uzaktan.
Melekler her zerreye müjde verirken Hak’tan,
O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

Güneşler o gecenin nuruna secde ederken,
Yıldızlar, meşk içinde kâinat vecd ederken,
Bütün hamd ve senalar yüce Rabb’e giderken,
O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

Kâbe’de şirk taşları, putlar yere dönerken,
Cehalet bayrakları birer birer inerken,
Bin yıllık küfür ateşi ebediyyen sönerken,
O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

O gece Save Gölü mucize ile kururken,
Kisra saraylarında sütunlar savrulurken,
Arzdan arşa âlemler, rahmetini bulurken,
O gece Sendin gelen ya Hz. Muhammed!

Sen ki güzel huyların, ahlâkın meş’alesi;
Sabır doruklarında, beşerin en yücesi;
Senin cennet mekânın, fakirlerin hanesi…
Gönüller hazinesi ya Hz Muhammed!

Sen ki doğum kundağı ak bulutla örülen,
Doğar doğmaz Allah’a secde emri verilen,
Alnında, âlemlere rahmet tacı görülen,
Kâinat Efendisi ya Hz. Muhammed!

Sana şahit sonsuzlar, ezelden beri her an.
Sana şahit âyetler, her zerre ve her mekân.
Senden uzak kalmaya nasıl dayanır ki can?
Sen her canda canansın ya Hz. Muhammed!

Miraç Gecesi bir bir açılıyorken gökler,
Seni selâmlıyorken her katta peygamberler,
Öyle bir an geldi ki durdu bütün melekler,
Hakk’a yalnız yürüdün ya Hz. Muhammed!

Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin.
Dünyada dönmeyen dil, mahşerde ne söylesin.
Mevlâ bütün beşeri, ümmetinden eylesin.
Sancağının altında ya Hz. Muhammed!

Hak ile kul vuslatı, o ilâhî düğünde,
Hiç kimseden kimseye fayda olmayan günde,
Hasatları has tartan o terazi önünde,
Noksanlarım bağışlat ya Hz. Muhammed!

Biliriz ki hükmü yok bu dünya nimetinin.
Gönüldür sermayesi ahiret servetinin.
Sana selât ve selâm gönderen ümmetinin,
Cennetler şahidi ol ya Hz. Muhammed!









Aşk
AŞK A'DIR
Aşktır bu, tutarsız kılandır..
Aşk A’dır!…
Hangi filme gidileceğine, hangi şarkının insanın içine işleyeceğine karar verendir..
Bütün şarkıların adında, içinde, nakaratında, bestesinde, sebebinde, yerini alandır
Gittiğiniz her yolun başında Onu görürsünüz,
Yolları kendine çıkarandır..
Vurulduğunuz, yakalandığınız ya da tutulduğunuz ilk anda,
Artık kuralları koyandır…
Sizden yana gibi dururken, sizi en delik deşik yerinizden vurandır..
Yağmur yağar, O mu gelmiştir?
Kapı çalar, Onun sesidir,
Radyoda şarkı duyarsınız, O söylemektedir,
Gazetelerdeki resimler Onun suretidir.
Her gördüğünüz Odur,
Her yemek, Onun en sevdiğidir..
Yeni taşınan komşunuzdur,
Bindiğiniz metro Ona gitmektedir,
Kediler Onun dilinden konuşur,
Giydiğiniz elbise Onun,
Baktığınız aynada gördüğünüz, kendisidir..
Bu yüzden Aşk A’dır ….
Neden korkuyorsanız artık korkmazsınız.
Karanlık hoşunuza gider..
Trafiğe gece yarılarında tersten girmeyi,
Bağırarak ulu orta şarkılar söylemeyi,
Tanımadığınız insanlarla yarenlik etmeyi öğretir..
İyi ki vardır, iyi ki öyledir, iyi ki yaşanmaktadır..
Korkusuzluktur…
Bütün otobüslere son anda koşarak binebilirsiniz,
Vapurlara iskeleden açıldıktan sonra atlayabilirsiniz,
Trenlerden dışarı sarkabilirsiniz,
Nasıl olsa bir şey olmayacaktır,
Nasıl olsa Aşk A’dır…
Anne merhametinin ötesinde,
Firavun gazabının üstesindedir..
Aşk dağlayandır…
Aşk paramparçadır..
Aşk için ağlanıyorsa; gözyaşı ateştir, nârdır…
Aşk annedir, kıskançtır..
Dağlıdır aşk,
Yalnız ve kimliksiz bir derviştir..
Taşları kaynatıp çorba yapan,
Umudunu yitirmeyendir..
Aşk acımaktır…
Dayanmaktır hep.
Belkidir yani, ya gelirsedir.
Daha çok da ya dönersedir…
Bekleyen şarkıların öznesidir Aşk..
Mademki gidiyorsunların tatlı telaşında, son bir tesellidir..
Pencere camlarının buğusuna çizilen ırmakların, büyük ağaçların, derin
yağmurların resmidir..
Aşk kimsesizdir, öksüzdür..
Annesizliğin kırılganlığıdır.
Dur gitmeleri aşmışlıktır Aşk,
Nasılsa gidecektiri bilmektir…
Meryem’dir Aşk,
Gözyaşı kurutandır..
Sonsuz elemin, büyük nefretin, tam imanın, asıl gurbetin çetelesidir..
Aşk çocuktur..
Asiliğin en yakışanı, hesapsızlığın en şovalyesidir..
Şaşırtandır, garip kılandır…
Bağdat’ın külü, Kahire’nin havası, İstanbul’un duruşudur…
Aşk, onbir yaşında Muhammed’in annesidir..
Derin acılar, olmayacak sınanmalar kapısını çaldığı zaman,
Buyur etmesini bilendir…
Aşk böyledir..
Dile kolay, hayata müşküldür..
Aşk, Hacer’dir..
Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde, yine de ilk akla gelendir…
Sonsuz karanlıkların ortasında, vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar
yakandır..
Koşmaktır Aşk / Koşmaktır Aşk..
Aşk, Safa ile Merve arasıdır..
Ordadır ve O kadardır..
Tutunmaktır…
Nasıl olsa Aşk A’dır…









RUHUM SANA AŞIK
Ruhum sana aşık, sana hayrandır EFENDİM.
Bir ben değil alem sana kurbandır EFENDİM.

Ecramü felek Levhu kalem mesti nigahın,
Medheyleyen ahlakını Kurandır EFENDİM.

Mahşerde nebiler bile senden meded ister,
Rahmet, diyen alemlere Rahmandır EFENDİM.

Kıtmırinim Ey Şahı Rusül koğma kapından,
Asilere lutfun,yüce fermandır EFENDİM.

Aşkınla buhurdan gibi tütmekte bu kalbim.
Sensiz bana cennet bile hicrandır EFENDİM.

Doğ kalbime bir lahzacık Ey Nur-i dilara,
Nurun ki gönül derdime dermandır EFENDİM.

ULVİde senin bağrı yanık aşık-ı zarın,
Feryadı bütün ateş-i suzandır EFENDİM…






Hiç yorum yok: