APDULKERİM TİRYAKİ



kalp konuşur
KALP KONUŞUR
Evet, yine ben… Satırlara yüreğinle dokunabilsen,
İçimde kopmayı bekleyen ne kıyametler var bir bilsen…
O gün doğmaz, gün batmaz sevdalar diyarına girebilsen,
Sen susarsın lal olursun, ellerinde titreyen kalem konuşur…
Güneş gibi ol sevgi saç karanlıklara, inan ki değer
Sevmek, kendi ruhunu huzurla okşamakmış meğer
Kalbinin pasını silip, gönül gözüyle bakarsan eğer,
O zaman anlamsız duran dağlar bile konuşur…
Acılar ve dertler, neşe ve sevinçler ilham olur aşığa
Yazar dururum, bu satırlar ulaşır mı bilmem maşuğa?
Arkana bakmadan yürü, karanlıklarda göz kırpan ışığa
Dinleyeceksin gecenin sessizliğini, duyacaksın yıldızlar da konuşur…
Gerek kutuplardayım gerek çöllerde, gariptir gönül alemim
Susturamam, kalbime tutunur seni yazar soluk kalemim
Dertliyim, hüzünlüyüm ama kim dedi ki bitmez elemim?
Dikenler arasından sıyrılıp açan gül gibi, derman konuşur…
Buhar olup, duman olup hitama erişince beklentiler,
Yine de asla bitmez içimdeki Kadim Sevgiler
Unutma! Sevdayla beslenir şarkılar, ezgiler
Söyleyemesen de, uzaktan uzağa gözler konuşur…
Kalbimin en kurak bölgesine uğramaz mı bulutlar?
Sabırlı ol, hayat sürdüğü sürece bitmez umutlar
Dünya dile gelir bir gün, o vuslat gününü kutlar
Kadim sus artık! Senden daha iyi şair konuşur…






gidiyorsun
GİDİYORSUN...
Vakit, kıyamete ramak kala..
Bağrıma öyle bir sur üflendi ki, daha birinci evrede yıkıldı gönlümün gülruh sütunları..
Sen bensizliğe giderken, ben şimdiden sensizlikte kök saldım gül yüzlüm..
Sessizliğe büründüm, sessizliğini dinledim attığın her adımda..
Gözlerine bakmamak için yumdum gözlerimi; ağladım, içime aktı gözyaşlarım..
Ömrümün sonuna benzeyen son bakışlarını esirge benden,
Bana kalan, ilk günki nazarın olsun…
Elveda demeye dönmesin dilin, yetmesin nefesin..
Birazdan geri gelecekmiş edasıyla git,
Bana bir ömür beklemek kalsın…
Gidiyorsun işte…
Vakit bile kıyamete düştü…
Şimdi hangi vakit seni buluşturur benimle..
Çöktü bütün hayaller, gönlüme berzah düştü…
Bir harabenin içine atıp beni, nereye gidiyorsun böyle?
Alıştım yanında çocuk kalmaya, şimdi nasıl büyürüm..
Düşersem kanayacak dizlerim..
Bir cümleye döküp içimi, nice sırlar gizlerim..
Mahmur bakışlarımla yokluğuna düşüşümü izlerim..
Sen giderken bin damla yaş düştü mendilime,
Hem sevip, hem ayrılmayı dokudum kilime…
Sen gittin;
Hasret dağının gölgesinde kaldım,
Hasretinden Güneş görmedi yüzüm,
Yerimde saydım..
Sen gittin;
Bırakıp gittiğin günde esirim,
Gecelerime benzedi gündüzüm,
Müteessirim..
Ah şu gidişler yok mu; bin gelişlerin sevincini, bir gidiş tüketir.











ağla yüreğim
AĞLA YÜREĞİM

Akşam olur
Bir başıma kalınca
Bu yerde…

Özlemin
Ateş olur..!
Dokunduğun her yerde
Kıvılcımlar saçar
Özlem ateşin
Yangınlara döner…

İçimde
Yıkılmaz sandığım
Dağlar erir
Ormanlar bir bir yanar.

Eğil başım
Sen..
Öne eğil….

Bunca yıldız varken
Gece neden karanlık olur
Sevdiğim…..

Kaybetmeyince
İnsan
Bilmezmiş
Elindeki nimetin kıymetini.

Ağla yüreğim kendi haline
Sen
Şimdi ağla..







intizar
İNTİZAR...
Gözlerin dokunuyor kalbime ey cefakar
Öyle uzun bir hicran sundunki hayatıma
Zehrini yudumluyor ruhum melankolini
Lambalar sırılsıklam gönlümde sönmesin yar
Ellerin ab-ı hayat, gülüşün yar, sesin yar
Rüzgar mıdır, yağmur mu dumanlı bakışların
İrkiliyor durmadan bedenim, hülya mıdır
Neş’eme ızdırabın çektiği perdesin yar
Umudumun maviye büründüğü yerde mi
Mahulyam, ey şebnem edalım, nerdesin yar

Unutma ceylanların çölleri sevdiğini
Toprak neva sırrını ezberliyor göklerin
Renkler uğursuzluğu fısıldayıp duruyor
Ülfetim nevbaharı bekliyor, bilesin yar
Zarif bir düğüm gibi duruşun yar, sesin yar
Gülleri incinmesin masum dudaklarının
Aldırma, leylakların solduğuna içimde
Ruşenimsin ey canım, beyaz bir lalesin yar
Işığısın şehrayin kalıntısı ömrümün
Sensizim, avareyim; durmayıp gelesin yar

Esrarengiz şarkılar dinliyorum geceden
Neden ıslak bilmem ki, çehresi yıldızların
Mestediyor ruhumu endamın, ey cefakar
Eridim; ırmağa döküldüm; şulesin yar
Neden resimler gibi hercaidir sesin, yar
Ey deniz yürüyüşlüm, ey hüznümün kaynağı
Küskün ırmaklar bile benden daha mutludur
Şafakta billur olup, gönlüme giresin yar
Eski umutlarımın son bulduğu yerde mi
Sihirli akşamların ülkesinde misin yar

İlkin şakayıkları okşayan parmakların
Nedense, kanatlanıp uçtu yalnızlığıma
Anladım aynaların seni kıskandığını
Şeydayım, efkarlıyım; duyup da gülesin yar
Efsunlu duygularla sarsılıyor benliğim
Hasretim ey cefakar, süreyya gözlerinde
Ebedi nalan oldu gözyaşım; silesin yar
Pusatsız suvariler gibiyim yollarında
İntizarın alnıma vurduğu halesin, yar

Çeşmeler kurumaya yüz tutmuşsa içimde
İklimler lanetini kusuyorsa ötenin
Mahşere aralanan kapıdır şimdi zaman
Dil-rübasın, mümayiş sultanı, didesin yar
Ellerin ıtır dalı; duruşun yar sesin yar
Çakıyor yüreğimde şimşekleri ferdanın
Işık ol, perdesinden kurtar beni sevdanın
Nerdesin? ..Rüyada mı? ..Sanki mazidesin yar
Lalezarı solgundur melal yolculuğunun
Ilıksın, uykudasın, safsın, güzidesin yar

Yasaklara nigehban olma, ey mah-ı zemin
Orkideler seninle büyüsün bahçemizde
Rahmeti özümleyen bir bende-i numune
Olalım yeryüzünde, ey can, hep tazesin yar
Gurbetin lisanıdır gülüşün yar, sesin yar
Üflerken erdemi maveradan hicabın
Zümrüdüanka neden alev alev yanıyor
Ey enis-i mücella, sen ki, yelpazesin yar
Limanısın ruşenimin bela okyanusunun
Semadan damla damla inen firuzesin yar

Esirinim; ey nur-u nigahı, m, yakma beni
Sonsuzlığa seninle varalım, ey cefakar
İliğime işledin; no’lur, bırakma beni
Nazlısın; nazarındır ufuklarımı saran
Ayrılık acısıdır damarlarımda kıvranan
Yorgunum, yaralıyım; no’lur, bırakma beni
Şahikasın; şavkınla tutuştu hücrelerim
Esirinim; ey nur-i nigahım, yakma beni

Nurullah GENÇ




Hiç yorum yok: