İKBAL GÜRPINAR






CENNET SERÇELERİ
O gün, o gün hayat bilgisiydi benim için
İki kardeşimin gözlerine yığılan uykulardan daha ağırdı taşlar
İki kardeşimin saçlarını avuçlayan siyahtan daha karanlıktı acıyan ruhum
Gözyaşı sandalına binip gitmiştim onları derin ölümler içinde gördüğümde
Ayakkabılarının içinde en son oynadıkları oyunların sıcağı duruyordu
İkisinin de sanki saçları çekiliyordu ölüm kuyularına
Ve büyüdüler bir gece içinde
Diri diri gömüldüler rüyalarının içinde
Odaya sığmayan iki acının iki feryadın iki serçenin ablasıydım ben








sen, sen olda önce
SEN SEN OLDA ÖNCE
Yüreğinde yoksa, Allah inancı,
Bil ki; budur seni, kemiren sancı.
Ruhunla bedenin, iki yabancı;
Bu çatık çehreyle, bitmez bu yarış,
Sen, sen ol da önce… Kendinle barış…

Deryâda bir damla, bu dünya malı,
Nimet ormanında, bir kuru çalı,
Seni teslim almış, bir kahve falı,
Bu karanlık yolda, bitmez bu yarış,
Sen, sen ol da önce… İlimle barış….

”İyi gün dostu”na yaslanıyorsun,
Bedenî hazlarla, süsleniyorsun,
Yalnız, madde ile besleniyorsun,
Mânâdan kaçmakla, bitmez bu yarış,
Sen, sen ol da önce… Gerçekle barış..

Ölüm kuşkuları, kalbine sinmiş,
Akıl antenleri, bâtıla dönmüş,
Gönül ekranında, görüntü sönmüş,
Ölümden korkmakla, bitmez bu yarış,
Sen, sen ol da önce… İmânla barış…

Fakire verirsin, açarsa avuç,
Yırtık bir elbise, delik bir pabuç.
Bilesin ki; yoktur, fakirlikte suç;
Kulu incitmekle, bitmez bu yarış,
Sen, sen ol da önce… İnsafla barış…

Yardım defterinde, kaç öksüzün var?
Kaç yetim giydirdin, bu güne kadar?
Kırkta bir vermekle, servet mi batar?
Zekâttan kaçmakla, bitmez bu yarış,
Sen, sen ol da önce… Borcunla barış…

Kapına geleni, savdın başından,
Duygulanmadın mı, o göz yaşından?
Kurtar şu çehreni, çatık kaşından,
Sevgiden kaçmakla, bitmez bu yarış,
Sen, sen ol da önce… Şefkâtle barış…

Bak da gör, altına yerler serilmiş,
Üstüne yedi kat, gökler gerilmiş,
Emrine binlerce nimet verilmiş;
Hakk’a kulluk yarışıdır, bu yarış,
Sen, sen ol da artık… Kur’ân’la barış…









yüreğimin delikanlısı
YÜREĞİMİN DELİKANLISI
 Babam,
Yüreğimin delikanlısı
Sen giderken gelmişti bahar
Çiçeklenmişti ağaçlar
İçimde neşe, içimde kocaman umutlar
Mevsim bahardı.
Düşlerim vardı
Bize kış düştü.
Sensizlik düştü







herşey sende gizli


HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin,
bunu da öğren,

SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN…








Hiç yorum yok: